KARANLIKTA HIÇ BIR SEY KALMASIN!
Yeni Nüklear Silahlara HAYIR... Yeni Nükleer Hedeflere HAYIR... Nükleer Savas Için Yeni Gerekçelere HAYIR... Nükleer Testlere HAYIR...
Yildiz Savaslarina HAYIR... Uzayin Silahlandirilmasina HAYIR...
Her Çesit Silah Üretimine, Savas ve Savas Kültürüne HAYIR...
Yeryüzümüz henüz bir tane... Onu tahriplerimiz sonucu yok edersek, baska nereye gidecegiz?

Paris Mon Amour [1]

Cüneyt AYRAL

Fotograflar: © Görkem Ünal

Genel bir Paris gorüntüsü

Paris ile Istanbul arasindaki en belirgin benzerlik iki sehrin de insanlarda "ask" duygusunu canlandirmasidir.

Istanbul ile aramdaki 40 yili asan bu türden bir iliskinin varligini elbette yadsimiyorum, ama aldatilmisligin korkunç kirginligi ile bu konuya deginmek bile istemiyorum.

Paris ile aramdaki "aska" degin iliski ise, daha çok, genç bir adamin yasamindaki ilk fahise ile olan iliskisini andiriyor, ama öyle ya da böyle, nereden bakarsaniz bakin yine 25 yillik bir iliski bu...

Her iki sehir de, bir süre yalniz birakildiktan sonra, insani sasirtmayi basaran sehirlerdir..

Bes yillik aradan sonra döndügüm Istanbul`un bögründen fiskiran dev yapilari, Galatayi Karaköy`e baglayan yagli Tünel`in tam karsisindaki pasajda açilan caféleri ve Taksim - Yeni Levent metrosunu gördügümde nasil da sasirmistim...

Aradan neredeyse bir yil geçtikten sonra geldim Paris`e...

Her yil Ocak ayinin sonunda yapilan Pret - a - Porte (Hazir Giyim) ve içgiyim fuarlarini izlemek için ya da katilimci olarak dünyanin dört bucagindan insanlar yeniden Paris mozaigini olusturmuslardi. Ama Amerikalilar, Brezilyalilar ve Arjantinliler yoklardi bu yil.. 11 Eylül, Arjantin ekonomik krizi derken, krizin boyutlari buralara kadar yansimisti.

Avrupa Para Birimi EURO`nun piyasalara verilmesinin ardindan, en yogun bulusma Paris`te yasaniyordu ve ilk kez EUROlar karisacakti birbirine. Ocak ayinin sonunda EUROLAND disindan gelen pek çok ziyaretçi, Italyan, Alman, Ispanyol ve farkli EUROlari biriktirmeye basladilar.

1) Montmartre'den bir gorüntü 2) Cafe Bon Marche



Paris bu kere Türk Deri sanayiicilerini, "modacilar"
olarak agirliyordu. Pret - a - Porte (Hazir Giyim) Fuarinin deri giyim bölümünde neredeyse bir Türk çikartmasi yasandi.

Fuarin artik taninan Türkleri de elbette oradaydilar. Ece - Ayse kardeslerin DICE markasi yogun Italyan ve Japon müsterilerini agirliyordu. Arzu Kaprol da "artik Paris`te bir show room açmamizin zamani geldi" diyerek, islerin iyiye gittiginin isaretini verdi.

Tesadüfen girdigim Fransiz bayrakli bir derici, Türkçe konusup, Türk olmadigini, Ermeni oldugunu söyleyip, çagi yakalayamamisligini belgeliyordu. Onu çevreleyen Türkiyeli dericilerin islerinin iyi gittigine mi kizmisti, yoksa ITKIB in basarili olmasini mi elestiriyordu, anlamadim, üzerinde de durmadim açikçasi, varsin o da öyle desin...

Içgiyim fuarinda Türkler daha çok ziyaretçiydiler bu yil. Bir kaç hammadde firmasi, yabanciülkelerdeki ortak ya da temsilcilerinin bayragi ile katilmisti fuara.. Zaten genel olarak  Amerikalilar, Brezilyalilar ve Arjantinliler gelemedikleri için, fuarlarin hepsi sönük geçti...

Paris'ten bir "Esirpazari" afisi



Ama Paris canliligini koruyordu...

Sehrin en ünlü "seks mabedi" diye bilinen Cleopatre gece kulübü, 35 yillik sahibini birakmis ve yeni Rus patronuna alismayi deniyordu.

Paris`in gece yasamindaki "patron degisimleri" bu sehri paylasanlar tarafindan kuskuyla ve biraz da huzursuzlukla izlenir. Özgürlügün her türlüsünü, amansizca yasamaya alismis olan Paris simdilerde böyle bir degisim sürecinde.

Ama elbette bu, sehrin yavaslamasina neden olmuyor, akla gelebilecek en çilgin partiler yine Paris`te yapiliyor. Sado-Mazohistlerin, "Fetis Gecesi" adiyla, eski bir mahzende  düzenledikleri geceye yaklasik besyüz kisinin katildigini bilmek bile bu gerçegi yeniden dogruluyor.

Dört gün süren fuar kosusturmasinin ardindan, kendime bir Paris gecesi armagan etmeye karar verip, sehirden sizi haberdar eden PAR-SCOPE dergisinin son sayisini aldim.

Catherine Deneuve, Isabelle Huppert, Emanuelle Beart, Virgine Ledoyen, Danielle Darrieux, L. Sagnier, F. Richard, François OZON`un 8 KADIN adli filiminde bulusmuslar. 6 Subat da vizyona girecek olan filimin 28 Ocak günü "l`avant - premiere"
i, yani gösterim öncesi gösterisi vardi, hemen telefon ile yerimi ayirttim. Daha zamanim oldugu için de Paris`in birinci mahallesindeki ünlü Yahudi lokantasi GOLDENBERG`e gidip, tencere yemegi yemege karar verdim.

Goldenberg`te her zaman, hakiki Rus salatalik tursusu, turp ezmesi, borç çorbasi, füme dil, pastirma, patlican salatasi, Istanbuligi lâkerda bulmak mümkündür. Ben bu kere, etli lahana dolmasi yedim. Yemek yerken, lokantanin sahibi arkadasimla Türkçe konustugumuzu duyup hemen kendi ürettigi sucuktan ikram etti ve az sonra da yanimiza gelip, bizi, bizim dilimizde selâmladi.

"Aaaa Türkçe de biliyorsunuz siz!" Saskinligimiza, Türkçe de kolay kolay agzimiza alamadigimiz küfürleri siralayarak, bilgisinin enginligini de gösterdi bize yasli adam.. Babasi, Istanbul`lu Galata Yahudilerindenmis ve neredeyse 100 yillik bu firmayi da o kurmus.

Yetmisli yaslarindaki bay Goldenderg, daha sonra bizi birakip, barda yarenlik etmekte olan, eski Italyan insaat isçilerinin kasketlerine benzeyen tweed bir kasket ve ikinci dünya harbinde yahudilerin üzerlerinde görmeye, filimlerden alistigimiz pardesülerden giyinmis bir adamla itismeye, kabaca sakalasmaya basladi. Az sonra, adamin, aslinda hirsizlik mali elbise ve ayakkabi satmakta oldugunu anladim, çünkü asçi yamagina ucuz bir fiyata verdigi elbisenin üzerindeki koruma alarm aygiti yerinde duruyordu.

Cüneyt Ayral, Paris'te Les Editeur Cafe'de dinlenirken gorünüyor...

Tweed kasketli, muhtemelen sarhos olan, hirsizlik mali saticisi, simdi de bay Goldenderg`e bir çift ayakkabi satmayi deniyordu ve eliyle de 5`i göstererek halâ alisamadigi EURO`yu degil, 500 Fransiz Frangini belirliyordu.

Yemekten kalkip, sinemaya dogru giderken, bay Goldenberg elindeki üçyüzelli frangi salliyor ve adamin hevesini yokluyordu, sonra ne oldu bilmiyorum...

Genç ve  yetenekli, ünlü yönetmen OZON`un filimi Büyük Rex
sinemasinda, Paris`in bilinen en büyük ve kitsch salonlarindan birisindeydi.. Filim baslamadan önce, 8 kadindan üçü ve yönetmen ile tanistirildi kalabalik seyirciler. Son derece keyifli, tiyatro tadinda bir filim izledik, sonunda herkes ayakta alkisladi Ozon`un basarisini.

Sinemadan çikip, eskilerin suppe
si yerine, biz de oradaki bir caféye girip kahvemizi içelim dedik.

Türk Spesyaliteleri yazan, dönerci dükkâninin yanindaki hos bir café`de noktalandi bu Paris gecesi.

Eger su aralar yolunuz Paris`e düerse DE LA VILLE CAFÉ  34, Blv. Bonne Nouvelle adresinde, özellikle nostalji sevenlerin sevinecegi bir café...

Su yazmis olduklarima bir kere daha yukardan asagiya göz atin... Böyle bir Paris, sevilmez mi?

   
Bu sayi Nükleer Tehlike'ye karsi ortak bir bilinc olusturmaya ve de
Amerika'da "
Islam"a karsi olusmus onyargilarin azaltilmasina ithaf edilmistir.
ISIK BINYILI e-dergisi - The Light Millennium, Inc., bunyesinde
kamu yararina yayinclik ilkesiyle 17 Temmuz 2001 tarihinde
New York'ta kuruldu.

Kurucu Baskan: Bircan Ünver

ISIK BINYILI: AMAC

"ISIK BINYILI'NIN OZ'Ü SIZLERSINIZ..."
Global Baris Hareketine EVET, Birbirimizi Anlamaya ve Sevmeye EVET, Yüce Insanlik Için EVET, Biricik Yeryüzünü Korumaya EVET,
Daha Iyi Yarinlar Için Büyük Düslere EVET, Global Pozitif Bir Enerjinin Olusmasina EVET, Global Seffaflikla Iç Dünyamiz ve Düsüncelerimizi Aydinlatmaya EVET...
ISIK BINYILI ile ilgili medya bülteni ve kültürel etkinliklerle ilgili duyurulari almak istiyorsaniz,
lütfen bize yaziniz . Iletisim> contact@lightmillennium.org

Yazili ve gorsel ürünlerinizi YAYIN ILKELERIMIZ çerçevesinde,
yayinlanmak üzere dilediginiz zaman gonderebilirsiniz...
ILETISIM

TÜRKÇE
ANASAYFA

YAYIN
ILKELERI

@ ISIK BINYILI e-dergisi Bircan ÜNVER tarafindan tasarlanmis ve üretilmistir.
9ncu Sayi. Yaz - 2002, New York.
URL: http://www.lightmillennium.org
ISIK BINYILI platformunun düsünsel ürünlerinizle devamini sagladiginiz ve ziyaretiniz için çok tesekkur ediyoruz.
ISIK BINYILI, Mac platformunda uretilmistir.