Paris
Mon Amour
Cüneyt
AYRAL
Fotograflar: © Görkem
Ünal
Genel
bir Paris gorüntüsü
Paris
ile Istanbul arasindaki en belirgin benzerlik iki sehrin
de insanlarda "ask" duygusunu canlandirmasidir.
Istanbul
ile aramdaki 40 yili asan bu türden bir iliskinin
varligini elbette yadsimiyorum, ama aldatilmisligin
korkunç kirginligi ile bu konuya deginmek bile
istemiyorum.
Paris ile aramdaki "aska" degin iliski ise,
daha çok, genç bir adamin yasamindaki
ilk fahise ile olan iliskisini andiriyor, ama öyle
ya da böyle, nereden bakarsaniz bakin yine 25 yillik
bir iliski bu...
Her iki sehir de, bir süre yalniz birakildiktan
sonra, insani sasirtmayi basaran sehirlerdir..
Bes yillik aradan sonra döndügüm Istanbul`un
bögründen fiskiran dev yapilari, Galatayi
Karaköy`e baglayan yagli Tünel`in tam karsisindaki
pasajda açilan caféleri ve Taksim - Yeni
Levent metrosunu gördügümde nasil da
sasirmistim...
Aradan neredeyse bir yil geçtikten sonra geldim
Paris`e...
Her
yil Ocak ayinin sonunda yapilan Pret - a - Porte (Hazir
Giyim) ve içgiyim fuarlarini izlemek için
ya da katilimci olarak dünyanin dört bucagindan
insanlar yeniden Paris mozaigini olusturmuslardi. Ama
Amerikalilar, Brezilyalilar ve Arjantinliler yoklardi
bu yil.. 11 Eylül, Arjantin ekonomik krizi derken,
krizin boyutlari buralara kadar yansimisti.
Avrupa Para Birimi EURO`nun piyasalara verilmesinin
ardindan, en yogun bulusma Paris`te yasaniyordu ve ilk
kez EUROlar karisacakti birbirine. Ocak ayinin sonunda
EUROLAND disindan gelen pek çok ziyaretçi,
Italyan, Alman, Ispanyol ve farkli EUROlari biriktirmeye
basladilar.
1)
Montmartre'den bir gorüntü 2) Cafe Bon Marche
Paris bu kere Türk Deri sanayiicilerini, "modacilar" olarak agirliyordu. Pret - a
- Porte (Hazir Giyim) Fuarinin deri giyim bölümünde
neredeyse bir Türk çikartmasi yasandi.
Fuarin
artik taninan Türkleri de elbette oradaydilar.
Ece - Ayse kardeslerin DICE markasi yogun Italyan ve
Japon müsterilerini agirliyordu. Arzu Kaprol da
"artik Paris`te bir show room açmamizin
zamani geldi" diyerek, islerin iyiye gittiginin
isaretini verdi.
Tesadüfen girdigim Fransiz bayrakli bir derici,
Türkçe konusup, Türk olmadigini, Ermeni
oldugunu söyleyip, çagi yakalayamamisligini
belgeliyordu. Onu çevreleyen Türkiyeli dericilerin
islerinin iyi gittigine mi kizmisti, yoksa ITKIB in
basarili olmasini mi elestiriyordu, anlamadim, üzerinde
de durmadim açikçasi, varsin o da öyle
desin...
Içgiyim
fuarinda Türkler daha çok ziyaretçiydiler
bu yil. Bir kaç hammadde firmasi, yabanciülkelerdeki
ortak ya da temsilcilerinin bayragi ile katilmisti fuara..
Zaten genel olarak
Amerikalilar, Brezilyalilar ve Arjantinliler
gelemedikleri için, fuarlarin hepsi sönük
geçti...
Paris'ten
bir "Esirpazari" afisi
Ama Paris canliligini koruyordu...
Sehrin en ünlü "seks mabedi" diye
bilinen Cleopatre gece kulübü, 35 yillik sahibini
birakmis ve yeni Rus patronuna alismayi deniyordu.
Paris`in
gece yasamindaki "patron degisimleri" bu sehri
paylasanlar tarafindan kuskuyla ve biraz da huzursuzlukla
izlenir. Özgürlügün her türlüsünü,
amansizca yasamaya alismis olan Paris simdilerde böyle
bir degisim sürecinde.
Ama
elbette bu, sehrin yavaslamasina neden olmuyor, akla
gelebilecek en çilgin partiler yine Paris`te
yapiliyor. Sado-Mazohistlerin, "Fetis Gecesi" adiyla, eski bir mahzende düzenledikleri geceye yaklasik besyüz
kisinin katildigini bilmek bile bu gerçegi yeniden
dogruluyor.
Dört
gün süren fuar kosusturmasinin ardindan, kendime
bir Paris gecesi armagan etmeye karar verip, sehirden
sizi haberdar eden PAR-SCOPE dergisinin son sayisini
aldim.
Catherine Deneuve, Isabelle Huppert, Emanuelle Beart,
Virgine Ledoyen, Danielle Darrieux, L. Sagnier, F. Richard,
François OZON`un 8 KADIN adli filiminde bulusmuslar.
6 Subat da vizyona girecek olan filimin 28 Ocak günü
"l`avant - premiere" i, yani gösterim öncesi
gösterisi vardi, hemen telefon ile yerimi ayirttim.
Daha zamanim oldugu için de Paris`in birinci
mahallesindeki ünlü Yahudi lokantasi GOLDENBERG`e
gidip, tencere yemegi yemege karar verdim.
Goldenberg`te
her zaman, hakiki Rus salatalik tursusu, turp ezmesi,
borç çorbasi, füme dil, pastirma,
patlican salatasi, Istanbuligi lâkerda bulmak
mümkündür. Ben bu kere, etli lahana dolmasi
yedim. Yemek yerken, lokantanin sahibi arkadasimla Türkçe
konustugumuzu duyup hemen kendi ürettigi sucuktan
ikram etti ve az sonra da yanimiza gelip, bizi, bizim
dilimizde selâmladi.
"Aaaa
Türkçe de biliyorsunuz siz!" Saskinligimiza, Türkçe de
kolay kolay agzimiza alamadigimiz küfürleri
siralayarak, bilgisinin enginligini de gösterdi
bize yasli adam.. Babasi, Istanbul`lu Galata Yahudilerindenmis
ve neredeyse 100 yillik bu firmayi da o kurmus.
Yetmisli
yaslarindaki bay Goldenderg, daha sonra bizi birakip,
barda yarenlik etmekte olan, eski Italyan insaat isçilerinin
kasketlerine benzeyen tweed bir kasket ve ikinci dünya
harbinde yahudilerin üzerlerinde görmeye,
filimlerden alistigimiz pardesülerden giyinmis
bir adamla itismeye, kabaca sakalasmaya basladi. Az
sonra, adamin, aslinda hirsizlik mali elbise ve ayakkabi
satmakta oldugunu anladim, çünkü asçi
yamagina ucuz bir fiyata verdigi elbisenin üzerindeki
koruma alarm aygiti yerinde duruyordu.
Cüneyt
Ayral, Paris'te Les Editeur Cafe'de dinlenirken gorünüyor...
Tweed
kasketli, muhtemelen sarhos olan, hirsizlik mali saticisi,
simdi de bay Goldenderg`e bir çift ayakkabi satmayi
deniyordu ve eliyle de 5`i göstererek halâ
alisamadigi EURO`yu degil, 500 Fransiz Frangini belirliyordu.
Yemekten
kalkip, sinemaya dogru giderken, bay Goldenberg elindeki
üçyüzelli frangi salliyor ve adamin
hevesini yokluyordu, sonra ne oldu bilmiyorum...
Genç ve
yetenekli, ünlü yönetmen OZON`un
filimi Büyük Rex sinemasinda, Paris`in bilinen
en büyük ve kitsch salonlarindan birisindeydi.. Filim baslamadan
önce, 8 kadindan üçü ve yönetmen
ile tanistirildi kalabalik seyirciler. Son derece keyifli,
tiyatro tadinda bir filim izledik, sonunda herkes ayakta
alkisladi Ozon`un basarisini.
Sinemadan çikip, eskilerin suppesi yerine, biz de oradaki bir caféye
girip kahvemizi içelim dedik.
Türk Spesyaliteleri yazan, dönerci dükkâninin
yanindaki hos bir café`de noktalandi bu Paris
gecesi.
Eger
su aralar yolunuz Paris`e düerse DE LA VILLE
CAFÉ 34, Blv. Bonne Nouvelle adresinde, özellikle nostalji
sevenlerin sevinecegi bir café...
Su yazmis olduklarima bir kere daha yukardan asagiya
göz atin... Böyle bir Paris, sevilmez mi?